This site has limited support for your browser. We recommend switching to Edge, Chrome, Safari, or Firefox.

Bilinçli Sadeleşme

Pandemi sonrası yaşanmaya başlanan ekonomik kriz ve tüm dünyada görülmeye başlanan finansal gerilemenin hayatımıza somut etkilerini görmeye başladığımız bir dönemdeyiz. Peki bu moda ve tekstil için ne anlama geliyor?

 

“Recessioncore” yani Durgunluğun merkezi dedikleri yeni bir kavramla karşı karşıyayız. Finansal gerileme, tüketim alışkanlıklarını, onlar trendleri, trendler de marka stratejilerini etkiliyor günün sonunda. Toplumsal bir değişim yaşanıyor ve moda her zamanki gibi bunu yansıtmak için iş başında.

 

Orta seviyedeki tüketiciler için farklı, üst seviyedeki tüketiciler için farklı bir eğilim hissediliyor. Ekonomik krizlerde ucuz üretim mallarının daha fazla talep gördüğü düşünülse de para daha da değerli olduğundan bu durum tüketicileri kesinlikle daha az fakat daha dayanıklı ve sağlam ürünler almaya yöneltiyor. Bu da Premium markaların yükselişine yer açıyor. Premium markalar alıcılara orta seviye fiyatlarla üst seviye ürün kalitesi sunabiliyor.

 

Tam da burada bir konuyu açıklığa kavuşturmak isterim, lüks markaların hepsinde ürün kalitesi fiyatlarla doğru orantıda değil maalesef. Lüks marka diye aldığımız her ürün dayanıklılık ve üst kalite beklentilerini her zaman karşılamıyor. Buna rağmen gösterilen bu aşırı ilgi ve talebin sebebi, değersizlik hissimizden marka değeri yüksek olan bir logo ile özgürleşebilmek. Bununla birlikte premium markaların lüks markaların ürün kalitesinden daha yüksekte olduğu çok fazla durumla karşılaşıyoruz.

 

Sonuç olarak daha az fakat daha iyi ürünler almaya yönelerek bir anlamda bilinçli olarak sadeleşiyoruz.

 

Lüks seviyedeki etkisi ise biraz daha farklı görünüyor. Recessioncore kavramına, Mille Roberts, Refinery 29’daki yazısında “sessiz lüks” veya “gizli zenginlik” adını veriyor. Roberts’a göre Recessioncore, ünlüler ve zenginler için bir kabul görme tekniği. Burada sadeleşme ise kendini genellikle, etiketler olmadan zengin görünerek kendilerini ayıran lüks tüketiciler olarak gösteriyor. Sessiz lüks, nereden alındığı belli olmasa da kıyafetlere bakarak sadece yüksek kalite değil, aynı zamanda pahalı olduğunu da anlayabildiğiniz bir durum olarak tanımlanmış.

 

Tanımlamalar, kavramlar, trendler derken aslında işin özü bizler yeni dünyaya uyumlanma sürecinden geçiyoruz. Tarih boyunca çok fazla dönem yaşandı ve geçti. Adına büyük buhran dedik, çiçek çocuklar dedik şimdi ise durgunluğun merkezi, çekirdeği diyoruz.  Dönem etiketi ne olursa olsun, hepsinin ortak noktası, yaşadıklarımızın bizi bir şekilde yeniden şekillendirdiği ve seçimlerimizi etkilediğidir. Aslında insanlık hep aynı sadece her zaman kendimizi yeni durumlara göre yeniden ifade etme şeklini buluyoruz. Değişim dönüşüm kaçınılmaz çünkü.

 

Zaman gelecek bu bilinçli sadeleşme dönemi yerini başka bir şeye bırakacak fakat o zamana kadar bu dönemi kendimize faydalı olacak şekilde kullanabiliriz. Bize yararsız her şeyden özgürleşebiliriz; yediklerimizden, içtiklerimizden, tükettiklerimizden, çevremizde bize neşe vermeyen insanlardan sadeleşebiliriz.  Belki de lüks çok şeye sahip olmak değildir, tamamlanmış ve mutlu hissetmek için dışardan hiçbir şeye ihtiyaç duymamaktır. Eksiklik ve yetersizlik duygularımızla istiflediğimiz onca şeye ihtiyacımız olmadığını anlarsak belki aşırı yemek, aşırı kıyafet, aşırı eşya, aşırı insan ilişkilerinin bize doğal ve gerçek bir memnuniyet vermediğini görebiliriz. İnsan sadeleştikçe özüne döner, ruhumuzun gücünü, kalbimizde yaşayan sevgiyi ve evrensel olarak bir olmanın verdiği duyguyu bilinçli olarak sadeleşerek daha net hissederiz.

 

Sadelik en yüksek gelişmişlik düzeyidir.”    LEONARDO DA VINCI

Cart

No more products available for purchase

Your cart is currently empty.